Dilin sadece iletişim aracı olmadığı bilinç altını etkileyen bir özelliğe sahip olduğu önceki makalede detaylı açıklanmıştı. Önceki makalede “…fethedildi” ve “işgal edildi.” örnekleri verilmişti. Bu makalede güncel örnekler üzerinden yazımıza devam edeceğiz.
“Daha çok para kazanma hırsıyla yüzbin liramı çiftlikbanka yatırdım, var olan param da gitti.” Bu cümle bir çiftlikbank mağduru tarafından söylenmişti. Bunu dinledikten sonra dinleyicilerin “Saf, ahmak, nasıl da inanmış.” gibi düşünceleri taşıması son derece doğaldır. Çünkü anlatıcı zaten kendini suçlamaktadır. Halbuki “Kandırıldım, dolandırıldım, yüzbin liramı çaldılar, Müslüman gibi görünüp bizi aldattılar.” demiş olsaydı daha iyi bir izlenim bırakmış olacaktı. Üstelik herkesin iyi niyetinin suiistimal edilme tehlikesi bulunmakta ve herkes potansiyel bir dolandırıcı kurbanıdır. Üslup ve dil sayesindedir ki bir insan kendine zarar da verebilir, iyi bir izlenim de bırakabilir.
Yine bir dönem Türkiye medyasında manşet haberlere konu olmuş ifadeleri inceleyelim: “Genç subaylar rahatsız.”, “Askerleri kışlada zor tutuyoruz.” gibi başlıklar açık bir siyasi tehdit anlamı taşımaktadır. Askerin gücünün siyasetin üstünde olduğu, siyasete ve siyasetçilerin eylemlerinden dolayı oluşan rahatsızlığı gidermeleri istendiği, aksi halde bir müdahalede bulunulacağının açık mesajı verilmiştir. Bu ifadeler/manşet haberler korkutma ve tehdit anlamına gelmektedir ve gizli bir askeri müdahale mesajı da içermektedir.
İslam-Şiddet, Kadın-Şiddet, X partisi-darbe yanlısı, x milleti-hain gibi sözcük ikililerini birlikte kullanmak da başka bir mesaj örneğini oluşturmaktadır. X derken, aklımıza y gelecektir. Yani kadın derken aklımıza ilk gelecek kelime şiddettir. Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Böyle sözcük ikililerini sürekli birlikte kullanmak olumlu da olsa olumsuz da olsa verdiği etki, oluşturduğu algı olumsuzdur. Kadın ve şiddet kelimelerini şöyle kullandığımızı düşünelim: “Kadına şiddet uygulamayın!” Bu cümlede kadın ve şiddet kelimelerini yan yana kullanmak yeterlidir. Kadın derken şiddet, şiddet derken kadın akla gelmektedir.
Dil ve üslupta son nokta ise harekete geçirici söylemlerdir. “Saatin var mı?” gibi basit bir soru karşısında hemen eyleme geçeriz, saate bakarız ve cevabını veririz. “İçerisi çok sıcak.” cümlesi söylendiğinde yapacağımız iş pencereyi açmaktır. Bunlar masum bir örneklerdir. Bir de korkunç örnekler üzerinde gidelim: “Azıcık izzet-i namusu olan bir erkek, bunu yapan kadını mahkemeye mi verir, kendi mi temizler!” Bu söz hedef kişiyi harekete geçiren bir ifadedir ve yaptırım gücü yüksektir.
Yukarıdaki örneklerde görüldüğü üzere sözün etki gücü oldukça fazladır. Bir söz savaş başlatır, bir söz savaş bitirir, bir söz adam öldürtür, bir söz can bağışlatır. Yunus Emre sözün/dilin gücünü idrak eden nadide şahsiyetlerden biridir: “Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı, söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede bir söz.”
Sözcüklerin algı oluşturmadaki başarısı oldukça fazladır. Sözcüklerle bilinç ve bilinç altı düzeye hitap etmek, kişiyi hareket geçirmek, o anki ruh hali kadar dili kullananın dil hakimiyetine, dili kullanma becerisine de bağlıdır. Bazı adlî vakalar üzerinden dil, eylem ve bilinçaltı konularına yönelik çok sayıda bilimsel çalışma yapılmaktadır.
Dil ve üslup oldukça önemlidir. Dilin gücü gazete manşetlerinde, günlük köşe yazılarında, cinayet azmettiricilerinde ve hayatın diğer alanlarında kendini gösterir. Bunun için söz ve üsluba dair adli makamlara intikal etmiş her dilsel eylem dil uzmanlarınca incelenmeli, değerlendirilmelidir. Dil uzmanlarının bu konulardaki rolü küçümsenmemelidir.
Bu sitedeki yazı, görsel ve diğer tüm materyaller telif hakkı kapsamında olup lisansı ile korunmaktadır. TürkDili.org internet sitesi yönetiminin yazılı izni olmadan materyallerin tamamının veya bir kısmının kopyalanması, dağıtılması, başka mecralarda yayımlanması suç teşkil eder.