Menü

Wilhelm Radloff: Türk Lehçelerini Derleyen ve Göktürk Yazıtlarını Tanıtan Bilim Öncüsü (1837-1918)

19. yüzyılın son çeyreğinde, Türk dilleri ve kültürleri üzerine yapılan çalışmalar yeni bir evreye girmişti. Bu dönemde, Avrupalı dilbilimciler ve doğubilimciler, Orta Asya, Sibirya ve Altay bölgelerine yoğun saha araştırmaları yaparak Türk halklarının dil, folklor, etnografya ve tarihine dair eşsiz veriler toplamaya başlamışlardı. Bu bilimsel harekâtın öncülerinden biri hiç kuşkusuz Wilhelm Radloff’tur. Bugün bile adı Türk lehçelerinin ilk sistematik derleyicisi ve Göktürk Yazıtlarını dünyaya tanıtan ilk Avrupalı araştırmacı olarak anılmaktadır.

Hayatı ve Bilimsel Serüveni

Friedrich Wilhelm Radloff, 17 Ekim 1837 tarihinde Almanya’nın Mecklenburg bölgesindeki Berlinchen (şimdi Barlinek, Polonya) şehrinde doğdu. Filoloji ve doğubilim eğitimi aldıktan sonra kariyerini Çarlık Rusyası’nın hizmetinde sürdürdü. 1860’lı yıllarda Sibirya’ya giderek uzun süre burada yaşamış, saha araştırmalarına katılmış ve farklı Türk topluluklarıyla doğrudan temasa geçmiştir.

Radloff’un akademik ilgisi yalnızca Türk dilleriyle sınırlı değildi; aynı zamanda etnografya, arkeoloji, antropoloji ve folklor gibi disiplinlerle iç içe çalıştı. Bu çok yönlülük, onu sıradan bir dilbilimciden ayırır. Onun için bir kelimenin anlamı yalnızca sözlük maddesi değil; o halkın yaşam biçimi, inanç sistemi ve tarihsel birikimiyle iç içe bir göstergedir.

Saha Çalışmaları ve Türk Lehçeleri Üzerine Katkıları

Radloff, Türk dillerine olan ilgisini sadece kitaplar üzerinden değil, doğrudan halkla iç içe yaşayarak geliştirdi. Özellikle 1860–1880 yılları arasında Altay Türkleri, Kırgızlar, Kazaklar, Başkurtlar, Tatarlar, Karaçaylar ve Özbekler gibi farklı etnik gruplar arasında bulunmuş, bu halkların dillerini, söylencelerini, şarkılarını ve yaşam tarzlarını belgeleyerek kalıcı bilimsel eserler ortaya koymuştur.

En bilinen ve en önemli çalışması, “Proben der Volkslitteratur der türkischen Stämme” (Türk Boylarının Halk Edebiyatından Örnekler) adlı 10 ciltlik dev eserdir. 1866–1907 yılları arasında yayımlanan bu külliyat, her biri özgün yazı diliyle, fonetik transkripsiyonlarla ve Almanca çevirilerle sunulmuş olan halk destanları, efsaneler ve şiirlerden oluşur. Bu çalışma, bugün bile Altayistik ve Türkoloji alanında temel başvuru kaynağıdır.

Radloff, ayrıca bu halkların sözlüklerini, dilbilgilerini ve deyimsel yapılarından oluşan çok sayıda karşılaştırmalı çalışma da kaleme almıştır. Bu açıdan değerlendirildiğinde, Radloff yalnızca yazı diliyle ilgilenmemiş, ağız araştırmalarının da öncüsüdür.

Göktürk Yazıtlarını Tanıtan İlk Batılı Bilim İnsanlarından Biri

Radloff’un adını Göktürk Yazıtları ile birlikte anmamızı sağlayan en önemli gelişme, 1890’larda Orta Asya’ya düzenlenen Rus arkeolojik seferlerine olan ilgisidir. 1889 yılında Nikolay Yadrintsev tarafından Orhun Vadisi’nde bulunan yazıtların (Bilge Kağan, Kül Tigin ve Tonyukuk) varlığı, kısa sürede Rus ve Avrupalı bilim çevrelerinin ilgisini çekti. Radloff, bu yazıtları 1891–1892 yıllarında bizzat yerinde inceleyerek taşların ölçümlerini aldı, fotoğraflarını çektirdi ve ilk kopyaları üzerinde çalışmalara başladı.

1893 yılında ilk kez bu yazıtları bilimsel olarak yayımlayan kişi de yine Radloff olmuştur. Yazıtların görsellerini ve transkripsiyonlarını içeren çalışması, “Alttürkische Inschriften aus der Mongolei” (Moğolistan’dan Eski Türk Yazıtları) başlığıyla yayımlandı. Metinleri birebir çizimlerle ve kısmi okuma denemeleriyle sundu. Radloff, bu yazıların “runik karakterli” olduğunu ve bir Türk diliyle yazıldığını ileri sürmüştür. Her ne kadar yazıtları doğru şekilde çözememiş olsa da, bu belgeleri bilim dünyasına kazandıran ilk kişidir.

Thomsen’in yazıtlardaki alfabenin ses karşılıklarını çözmesiyle, Radloff’un tahminleri doğrulanmış oldu. Radloff, Thomsen’in çözümünü kabullenerek 1894 yılında kendi metinlerini revize etti ve Thomsen’in çözümlerini Almanca’ya çevirdi.

Türkoloji Biliminin Kurumsallaşmasındaki Rolü

Radloff’un bir diğer önemli yönü, Türkoloji’nin kurumsal bir disiplin hâline gelmesine sağladığı katkılardır. 1890’ların başında St. Petersburg’daki Asya Müzesi’nin müdürlüğüne getirilmiş, burada Orta Asya’dan getirilen yazmaları sınıflandırma, kataloglama ve yayıma hazırlama görevini üstlenmiştir. Müze çatısı altında hem Türk lehçeleriyle ilgili belgeler hem de Budist, Maniheist ve Brahmi alfabeli Uygur metinleri üzerinde çalışmalar yürütülmüştür.

Radloff, bu kurumda çalıştığı yıllarda Rusya’daki yerli halkların eğitimi, dil politikaları ve yayın faaliyetleriyle de yakından ilgilenmiş, Türkçe alfabe geliştirme çabalarında yer almıştır. Onun öncülüğünde oluşturulan metinler, modern Kazak, Kırgız ve Tatar edebiyatlarının doğuşunda büyük rol oynamıştır.

Akademik Tartışmalar ve Eleştiriler

Her büyük bilim insanı gibi Radloff da eleştirilmiştir. Özellikle, yazıtlardaki yorumlarının hatalı olduğu, bazı halkları gereğinden fazla romantize ettiği ya da bazen etnografik gözlemlerini oryantalist bir bakışla kaleme aldığı gibi eleştiriler yapılmıştır. Ancak bu eleştirilerin büyük kısmı, dönemin bilimsel paradigması içinde değerlendirilmelidir. Zira Radloff, modern saha çalışması, fonetik transkripsiyon, sözlü kültür analizi gibi kavramları henüz yeni oluşmakta olan bir akademik dünyada ortaya koymuştur.

Günümüz Türkçesine Etkisi ve Bıraktığı Miras

Radloff’un en önemli mirası, Türk dilinin yalnızca Osmanlıca ya da Çağatayca gibi klasik yazı dilleriyle sınırlı olmadığını, bir lehçeler ailesi olarak var olduğunu ispatlamasıdır. Onun sayesinde Türkçenin Altaylar’dan Anadolu’ya, Kazak bozkırlarından Çin’in batı bölgelerine kadar yayıldığı bilimsel olarak belgelenmiştir.

Bugün bile birçok Türkoloji bölümü öğrencisi onun derlemelerinden faydalanmakta; halk hikâyelerinden derlenmiş fonetik transkripsiyonlar, deyim katalogları, sözdizimi analizleri, çağdaş karşılaştırmalı Türk dili çalışmalarında kullanılmaktadır.

Ölümü ve Ardından Gelen Saygı

Wilhelm Radloff, 1918 yılında Almanya’da hayatını kaybetti. Ardında, yalnızca bilimsel yayınlar değil, aynı zamanda binlerce sayfalık saha notu, sözlük, derleme, metin transkripsiyonu ve fotoğraf arşivi bıraktı. Onun adını yaşatmak adına çok sayıda sempozyum düzenlenmiş, akademik makale yazılmış ve hatıra kitabı yayımlanmıştır.

Türkiye’de de özellikle 1930’lardan itibaren adı sıkça anılmış; Zeki Velidi Togan, Reşid Rahmeti Arat ve Ahmet Caferoğlu gibi akademisyenler Radloff’un eserlerini çevirerek genç Türkologlara ulaştırmışlardır.

Dilin Haritasını Çizen Kâşif

Wilhelm Radloff’un Türk dili tarihindeki yeri, yalnızca bir keşifçi, belgeleyici ya da derlemeci olmakla sınırlı değildir. O, Türkçenin konuşulduğu coğrafyayı sözlüklerde, ağıtlarda, destanlarda ve yazıtlarda haritalamış; bir milletin dilini, geçmişini ve kültürel birikimini bilimsel yöntemlerle kayda geçirmiştir. Göktürk Yazıtları’nın sesini Batı dünyasına ilk duyuran, Türk boylarının halk hafızasını yazıya geçiren ve modern Türkolojinin temellerini atan bu büyük bilim adamı, hâlâ yankılanan bir bilgelik sesi olarak anılmayı hak etmektedir.

Bu sitedeki yazı, görsel ve diğer tüm materyaller telif hakkı kapsamında olup lisansı ile korunmaktadır. TürkDili.org internet sitesi yönetiminin yazılı izni olmadan materyallerin tamamının veya bir kısmının kopyalanması, dağıtılması, başka mecralarda yayımlanması suç teşkil eder.