Vilhelm Thomsen Hayatı ve akademik kariyeri
Vilhelm Ludwig Peter Thomsen, 25 Ocak 1842 tarihinde Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da doğdu. Ailesi entelektüel değerlere önem veren, eğitimli bir çevreye mensuptu. Dil öğrenmeye küçük yaşlarda başlayan Thomsen, özellikle Latin ve Yunan dilleri konusunda erken yaşta yetkinlik kazandı. Kısa süre sonra filolojiye yöneldi ve Hint-Avrupa dilleri, Sami dilleri ve Fin-Ugor dilleri üzerine yoğunlaştı.
1860’larda Kopenhag Üniversitesi’nde dilbilim eğitimi almaya başladı. Ardından Avrupa’da dönemin en önemli filologlarıyla temas kurdu. 1869 yılında “Skandinavya Dillerine Etkide Bulunan Ural-Altay Dilleri” adlı çalışmasıyla dikkat çekti. Bu dönemde Fin-Ugor dilleri ile Türk dilleri arasındaki ilişkiler üzerinde yoğunlaşan Thomsen, zamanla kendisini Türk dilinin kökenine ve en eski belgelerine adadı.
1876 yılında Danimarka Kraliyet Akademisi’ne kabul edildi. 1887’de Kopenhag Üniversitesi’nde profesör unvanı aldı. 1902 yılında Cambridge Üniversitesi tarafından fahri doktora ile ödüllendirildi. Aynı zamanda Paris, Berlin, St. Petersburg ve Roma akademilerinde de üyelikleri oldu. Akademik itibarı uluslararası düzeyde en üst seviyeye ulaştı.
Göktürk alfabesinin çözümü süreci
19. yüzyılın ikinci yarısında, Rus ve Avrupalı seyyahların Orta Asya’da yaptığı arkeolojik kazılar sonucu ortaya çıkarılan Orhun Yazıtları, hem tarihçilerin hem de dilbilimcilerin ilgisini çekmişti. Bu yazıtların içeriği hakkında çeşitli spekülasyonlar yapılsa da, yazının ne olduğu ve hangi dile ait olduğu konusunda kesin bir bilgi yoktu.
1889 yılında Nikolay Yadrintsev tarafından Orhun Vadisi’nde bulunan Kül Tigin Yazıtı, bilimsel dünyanın dikkatini çekti. Ardından Wilhelm Radloff tarafından bu yazıtların taş baskıları yayımlandı. Ancak yazının ne olduğu, hangi dile ait olduğu bilinmiyordu. Bazı araştırmacılar yazıtların Gotça, Moğolca, hatta Çin kökenli olabileceğini öne sürüyordu. Alfabenin karmaşıklığı, bilim dünyasında uzun süre tartışma konusu oldu.
Thomsen, bu yazıları çözmek için öncelikle yazıtların hem Çin hem de “bilinmeyen alfabe” ile yazılmış olduğunu fark etti. Bu çift dilli yapıdan yola çıkarak, Çin metinlerindeki tarih ve kişi adlarını, bilinmeyen metindeki sembollerle karşılaştırdı. Ayrıca Türkçedeki yapım eklerine ve cümle yapısına dair bilgilerden de yararlandı. Özellikle “Kagan”, “Tengri” gibi kelimeleri metinde tespit ettikten sonra, alfabenin diğer harflerini çözümleyerek ses karşılıklarını saptadı.
Thomsen’in çözümünün önemi
Tarih sahnesinde yer alan diller arasında, yazılı belgelerle kendini en eski çağlara kadar izleyebilen dillerden biri Türkçedir. Bu derin mirasın taşlara kazınmış en görkemli temsilcileri ise şüphesiz Göktürk Yazıtları’dır. 8. yüzyılda dikilen Bilge Kağan, Kül Tigin ve Tonyukuk yazıtları, yalnızca Türk milletinin siyasi, ahlaki ve toplumsal yapısını belgelemekle kalmamış, aynı zamanda Türkçenin ilk yazılı örneklerini oluşturmuştur.
Ancak bu yazıtlar uzun bir süre boyunca çözülememiş, üzerlerindeki yazılar gizemini korumuştur. Ta ki, 19. yüzyılın sonunda Danimarkalı dilbilimci Vilhelm Thomsen, bu taşlardaki alfabenin ve metnin çözümünü başarıyla tamamlayıncaya dek. Onun 1893 yılında yaptığı sunum, sadece Türkoloji için değil, karşılaştırmalı dilbilim açısından da bir devrim niteliğindedir. Thomsen’in çalışması, Türklerin yazı diliyle tanınmasının ve bu büyük uygarlığın dünya bilim tarihinde hak ettiği yeri almasının önünü açmıştır.
1893 bildirisi ve sonuçları
Thomsen, 15 Aralık 1893’te Danimarka Kraliyet Akademisi’nde yaptığı ve tarihe geçen bildirisiyle Göktürk alfabesini ve bu yazıların Türkçe olduğunu dünyaya ilan etti. Bu sunum kısa sürede Almanca ve Fransızcaya çevrildi. 1894 yılında “Inscriptions de l’Orkhon déchiffrées” (Orhun Yazıtları’nın Çözülmüş Hali) adlı kitabı yayımlandı.
Bu eserde, yazı sisteminin tam bir harf tablosu, metinlerin seslendirilişi, sözlük karşılıkları ve gramer açıklamaları yer aldı. Thomsen, yazıtlardaki yazının yönünü (sağdan sola), harflerin şekillerini, sözcük sınırlarını, zamir ve ek dizilimlerini büyük bir incelikle ortaya koydu. Yazıtların içeriği hakkında da yorumlarda bulundu.
Bu çözümleme, Türk tarihinin yazılı belgelerle kanıtlanması açısından büyük bir kırılma noktasıydı. Aynı zamanda Türkçenin 8. yüzyılda da gelişmiş bir yazı dili olarak kullanıldığını ispatlayan ilk bilimsel çalışmaydı.
Türk dili ve tarihine katkıları
Thomsen’in Göktürk yazısını çözmesi, yalnızca alfabenin anlaşılması değil; aynı zamanda Türkçenin tarihî derinliği, morfolojik yapısı ve edebî niteliği hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlamıştır. Yazıtlar, Thomsen’in çabasıyla artık yalnızca arkeolojik değil, dilbilimsel ve kültürel belgeler hâline gelmiştir.
Türk dilinin ses düzeni, zamir sistemi, ek-fiil yapısı, geçmiş zaman kipleri gibi konular, Thomsen’in çözümlediği metinler üzerinden yapılan ilk analizlerle bilimsel tartışmalara açılmıştır. Ayrıca Thomsen, yazıtlarda geçen sosyal ve siyasal terimleri açıklamaya çalışarak Türk devlet yapısı hakkında da fikir yürütmüştür.
Örneğin “il tutmak”, “kağan”, “boy”, “beg”, “Tengri” gibi terimlerin hem sözcük anlamlarını hem de işlevlerini açıklamış; bu kelimelerin etimolojik kökenlerine dair yorumlar geliştirmiştir. Bu yönüyle, sadece yazıyı değil, bir medeniyetin kavramsal dünyasını da çözmeye çalışmıştır.
Thomsen’in yöntemi: dilbilimsel çözümleme
Vilhelm Thomsen’in çalışması, modern anlamda karşılaştırmalı dilbilim yöntemlerinin kullanıldığı ilk örneklerden biridir. Onun kullandığı yöntem, sadece Türkoloji’de değil, birçok dil ailesinde alfabe çözümlemelerinde model hâline gelmiştir. Thomsen, önce paralel metinleri tespit etmiş, sonra fonetik karşılıkları hipotezlerle denemiş ve dilin yapısal kalıplarına göre çözümlemesini geliştirmiştir.
Bugün “kriptografik dil çözümleme” olarak adlandırabileceğimiz bu yaklaşım, Thomsen’in döneminde devrim niteliğindeydi. Ayrıca bilimsel cesareti ve titizliği, onu yalnızca bir filolog değil, aynı zamanda bir dil dedektifi olarak da tarihe geçirmiştir.
Etkisi ve mirası
Thomsen’in çözümünün ardından, Türk dili üzerine çalışan birçok araştırmacı, Orhun Yazıtları’nı esas alan akademik çalışmalar yapmaya başladı. Özellikle Wilhelm Radloff, Thomsen’in çözümünü esas alarak yazıtların yeni baskılarını yayımladı. Türkiye’de ise Reşid Rahmeti Arat, Talât Tekin, Osman Nedim Tuna ve Gerhard Doerfer gibi bilim insanları, Thomsen’in izinden giderek Göktürkçeyi gramer, stilistik ve edebî açıdan çözümlemeye devam ettiler.
Thomsen, yalnızca Türkoloji’ye değil, dünya dilbilimine de büyük katkı yapmıştır. Bugün halen Danimarka’daki akademik çevrelerde Thomsen üzerine çok sayıda doktora tezi, sempozyum ve makale yayımlanmaktadır. 1927 yılında hayatını kaybeden Thomsen, ardında sarsılmaz bir bilimsel miras bırakmıştır.
Kopenhag’da bir akademik kurum, onun adını taşıyan “Vilhelm Thomsen Araştırma Merkezi”ni kurmuştur. Orhun alfabesini çözdüğü yazının orijinal kopyası, Danimarka Kraliyet Kütüphanesi’nde özel bir bölümde saklanmaktadır.
Sonsöz
Göktürk Yazıtları’nın dili, yalnızca taşlara kazınmış bir alfabe değil; Türk milletinin özgürlük ve devlet idealiyle şekillenmiş, zamanın ötesine seslenen bir hafızadır. Bu hafızayı ilk duyan, ilk anlayan ve ilk çözen kişi, Vilhelm Thomsen’dir.
Onun bilimsel dehası, Türk dilinin yalnızca yaşayan bir halk dili değil, kadim bir yazı dili olduğunu ispatlamıştır. Göktürk yazısı, artık bir tarihî muamma değil, yaşayan bir kültürün köküdür. Bu kökü ortaya çıkarmamıza vesile olan kişi, hem Türk tarihine hem dünya bilim tarihine altın harflerle yazılmıştır.
Kaynakça
Thomsen, V. (1894). Inscriptions de l’Orkhon déchiffrées. Copenhague: Académie Royale.
Erdal, M. (2004). A Grammar of Old Turkic. Brill.
Tekin, T. (1994). Eski Türk Yazıtları. İstanbul: Simurg.
Sertkaya, O. F. (1985). Vilhelm Thomsen ve Göktürk Yazısı. Türk Dili Araştırmaları Yıllığı.
Doerfer, G. (1989). Türkolojide Eleştiri Sorunları. Belleten.
Clauson, G. (1972). An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish. Oxford University Press.
Bu sitedeki yazı, görsel ve diğer tüm materyaller telif hakkı kapsamında olup lisansı ile korunmaktadır. TürkDili.org internet sitesi yönetiminin yazılı izni olmadan materyallerin tamamının veya bir kısmının kopyalanması, dağıtılması, başka mecralarda yayımlanması suç teşkil eder.