Menü

Dîvânu Lügâti’t-Türk’te Eylem Tabanları ve Bugünkü Yansımaları

Türkçenin en köklü yazılı tanıklıklarından biri olan Dîvânu Lügâti’t-Türk, yalnızca 11. yüzyılın söz varlığını belgeleyen bir sözlük olmanın ötesinde, Türk dilinin tarihî derinliğini, kavramsal dokusunu ve biçimbilimsel yapısını anlamamıza yardımcı olan eşsiz bir kaynak niteliği taşır. Bu dev eserde yer alan eylem tabanları, sadece dilin bir dönemine ışık tutmakla kalmaz, aynı zamanda çağdaş Türkçenin fiil sistemine dair izleri ve evrimi göz önüne serer. Kaşgarlı Mahmud’un yaşadığı dönem, yazının yeni yeni geliştiği, sözlü kültürün hâlâ etkin olduğu ve Türkçenin çeşitli boylarının birbiriyle temas içinde bulunduğu bir çağdır. Bu nedenle Dîvân’da yer alan fiil kökleri, kimi zaman yalnızca Karahanlı Türkçesini değil, diğer lehçelerdeki varyantları da barındırarak oldukça geniş bir dilsel panoramayı sunar.

Eylem tabanları, bir dilin canlılığı, ifade gücü ve soyut düşünce üretme kapasitesi bakımından temel belirleyicilerden biridir. Dîvân’da yer alan eylem köklerinin büyük kısmı bugünkü Türkiye Türkçesinde de yaşamaktadır; ancak ya anlamları daralmış ya da genişlemiştir. “Bar-” fiili, örneğin, hem Eski Türkçede hem çağdaş Türkçede “gitmek” anlamında kullanılır. Fakat tarihî metinlerde bu fiilin anlam alanı çok daha geniştir: yalnızca fiziksel bir hareketi değil, bir yolculuğu, bir gidiş amacını veya bir akışı temsil eder. Günümüzde ise bu fiil ağırlıklı olarak ağızlarda varlığını sürdürmekte, yazı dilinde yerini daha çok “git-” fiiline bırakmış görünmektedir. Yine “kıl-” fiili, Dîvân’da hem “yapmak” hem de “namaz kılmak”, “dua etmek”, “bir işi yerine getirmek” gibi farklı anlamlara sahiptir. Günümüzde ise bu fiil, anlamca büyük ölçüde daralmış ve yalnızca belirli ibadet eylemlerine mahsus bir yapı hâline gelmiştir.

Bazı fiiller ise biçim olarak yaşamaya devam ettiği hâlde, anlam açısından önemli dönüşümler geçirmiştir. “Ur-” fiili, Dîvân’da yalnızca bir şiddet eylemi olarak değil, bir ses üretme, bir yere etki etme ya da güçlü bir karşılık verme gibi anlamlarda da kullanılmıştır. Modern Türkçede ise bu fiil daha çok “vurmak” anlamına indirgenmiş, deyim ve mecazlara çekilmiştir: “tokat gibi vurmak”, “yumruğu masaya vurmak” ya da “kur urmak” gibi. Aynı şekilde, “tut-”, “at-”, “sal-”, “al-”, “ver-” gibi yüksek sıklıkla kullanılan fiillerin hem yapım gücü hem de deyim üretme potansiyeli tarihî metinlerde çok daha yoğundur. Bu fiiller, Dîvân’da yalnızca kelime anlamlarıyla değil, deyimleşmiş kalıplarla da sunulmakta; dilin günlük kullanımındaki pragmatik işlevi gözler önüne serilmektedir.

Dîvân’da dikkat çeken bir diğer unsur ise, türetme yoluyla elde edilen fiillerin çeşitliliğidir. Fiil köklerine getirilen ekler vasıtasıyla türetilmiş pek çok yapıda, yalnızca biçim değil, anlam da yeniden inşa edilmiştir. “Al-” fiiline getirilen “-tır”, “-ın”, “-ış” gibi eklerle “aldır-”, “alın-”, “alış-” gibi yeni fiiller türetilmiş; bu eklerin her biri farklı anlam ve işlevler kazanmıştır. Günümüz Türkçesinde de bu yapı hâlâ geçerliliğini korumakta, ancak türetme sıklığı giderek azalmaktadır. Artık yeni fiiller daha çok yabancı kökenli fiillerin Türkçeye uyarlanması yoluyla oluşmakta; bu da fiil sisteminde bir tür dışsal genişlemeye ve içsel üretkenlikte daralmaya yol açmaktadır.

Dîvânu Lügâti’t-Türk’teki eylemler sadece bireysel değil, toplumsal ve ritüel anlam taşıyan eylemleri de içerir. “Yoğlamak” (ağıt yakmak), “sığışmak” (kavga etmek), “örmek” (bağlamak), “bertmek” (atmak, savurmak) gibi fiiller, sözlü kültürün toplumsal davranış biçimlerini yansıtır. Bu fiillerin bazıları günümüzde kullanılmazken, bazıları da yalnızca deyimlerde yaşamaktadır. Örneğin “örmek” fiili, artık bağlama anlamında değil, “duvar örmek”, “saç örmek” gibi daha dar kullanım alanlarında karşımıza çıkar. Oysa Dîvân’daki “örmek”, yalnızca nesneleri değil, soyut anlamları da bağlama, bir araya getirme anlamı taşımaktadır. Bu durum, fiillerin yalnızca sözcük olarak değil, birer kültürel izlek olarak da işlev gördüğünü kanıtlar.

Türkiye Türkçesi ile Dîvân arasındaki bağ, yalnızca söz varlığı düzeyinde değil, deyim ve kalıp ifadeler yoluyla da devam etmektedir. “Yüregi tutmak”, “gönül almak”, “korkudan canı çıkmak”, “dil uzatmak” gibi kalıplaşmış ifadelerin kökleri Dîvân’da yer alan fiillerle açıklanabilir. Bu, sözlü kültürün devamlılığını ve deyim sisteminin tarihsel sürekliliğini gösterir. Ayrıca eylem kökleriyle kurulan deyimler, fiillerin çok katmanlı anlam sistemini de açığa çıkarır. Her bir fiil, içinde yalnızca bir hareketi değil, aynı zamanda bir bakışı, bir niyeti ve bir söylemi taşır. Dîvânu Lügâti’t-Türk’teki fiillerin çok sayıda deyimle örneklenmiş olması, Kaşgarlı’nın dilin yalnızca sözcük değil, yaşam pratiği olduğunu fark ettiğinin bir göstergesidir.

Günümüz ağızlarında hâlâ yaşayan birçok fiil, Dîvân’da belgelenmiş biçimiyle karşımıza çıkar. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu ağızları ile Orta Asya ağızlarında, Dîvân’daki ses özellikleri ve fiil varyantları oldukça yaygındır. Örneğin “çıgar-” fiili, Azerbaycan ve Doğu Anadolu’da hâlâ “dışarı çıkarmak” anlamında kullanılırken, “degmek” fiili, çağdaş Oğuz ağızlarında karşılaşmak, rastlamak anlamında yaşamaktadır. Bu, fiil sisteminin yalnızca zamana değil, coğrafyaya da yayılan bir süreklilik taşıdığını gösterir.

Dîvânu Lügâti’t-Türk’teki eylem tabanlarının çağdaş Türkçedeki izlerini sürmek, yalnızca bir dilbilimsel merak değil, aynı zamanda bir kültür haritası çıkarmaktır. Fiiller, dilin en hareketli, en üretken ve en değişime açık birimi olarak, hem geçmişten bugüne taşınan anlamları hem de zaman içinde kaybolan düşünce kalıplarını bünyesinde barındırır. Dîvân’daki her bir fiil, aslında Türkçenin zihinsel tarihine tutulmuş bir aynadır. Bu aynaya dikkatle bakıldığında, Türk milletinin yalnızca nasıl konuştuğu değil, nasıl düşündüğü, nasıl yaşadığı ve nasıl anlamlandırdığı da belirginleşir.

Bu sitedeki yazı, görsel ve diğer tüm materyaller telif hakkı kapsamında olup lisansı ile korunmaktadır. TürkDili.org internet sitesi yönetiminin yazılı izni olmadan materyallerin tamamının veya bir kısmının kopyalanması, dağıtılması, başka mecralarda yayımlanması suç teşkil eder.