Annemarie von Gabain Kimdir?
20. yüzyıl Türkolojisinin en muteber isimlerinden biri olan Annemarie von Gabain, 4 Temmuz 1901 tarihinde o zamanlar Almanya’ya bağlı olan Lorraine bölgesindeki Mörchingen kasabasında dünyaya geldi. Babası General Arthur von Gabain idi. Disiplinli, çok yönlü ve entelektüel bir aile ortamında büyüdü. Katolik gelenekleriyle yetişmesine rağmen yaşamı boyunca farklı kültürlere açık, araştırmacı ve hoşgörülü bir bilim kadını olarak tanındı. İlk, orta ve lise tahsilini Mainz ve Brandenburg şehirlerinde tamamladıktan sonra üniversite eğitimi için Berlin’e gitti. Başlangıçta matematik ve fen bilimleri okudu, ardından sinolojiye yöneldi. Bu yöneliş, onun ileride Türk diliyle kuracağı güçlü ilişkinin de habercisi oldu.
Sinoloji eğitimi sırasında, dönemin önde gelen sinologlarından Otto Franke ve Erich Haenisch ile çalıştı. Asıl kaderini belirleyecek bilim dalı ise Willi Bang-Kaup’un rehberliğinde yöneldiği Türkoloji oldu. Gabain’in sınıf arkadaşları arasında, sonradan Türkoloji’nin efsane isimlerinden biri olacak Reşid Rahmeti Arat da vardı. Bu dostluk ve bilimsel ortaklık ömür boyu sürecekti.
Bilim Yolculuğunun Başlangıcı: Sinolojiden Türkolojiye
Gabain’in bilimsel kariyerinin mihenk taşı, Berlin’e getirilen ve Budist içerikli Eski Uygurca yazmalardı. Almanların 20. yüzyılın başlarında Orta Asya’da yaptıkları arkeolojik ve bilimsel kazılar sonucunda Berlin’e taşınan bu metinler, Gabain’in yaşamını adadığı kaynaklara dönüştü. Hocası Bang-Kaup’un yönlendirmesiyle 1929’dan itibaren “Türkische Turfan-Texte” (Turfan Türkçe Metinleri) başlıklı yayın dizisinde sinoloji danışmanı olarak yer aldı.
Serinin ilk beş cildinde doğrudan görev aldı. 1931 yılında yayımlanan beş cildin analitik fihristi de onun titiz çalışmasının ürünüdür: Analytischer Index zu den fünf ersten Stücken der Türkischen Turfan-Texte. 1934’te yayımlanan altıncı ciltte Gabain, hocası Willi Bang ve Reşid Rahmeti Arat ile birlikte Budist menşeli Sekiz Yükmek adlı metni yayımladı.
Uygur Metinlerinden Codex Cumanicus’a
Gabain’in akademik üretkenliği yalnızca Uygur metinleriyle sınırlı kalmadı. 1931–1932 yılları arasında Çin’e yaptığı araştırma gezisinde meşhur seyyah Hsüan-Tsang’ın biyografisinin Pekin nüshasını transkribe etti. Bu çalışma iki önemli esere dönüştü: Die uigurische Übersetzung der Biographie Hsüang-Tsang (1935) ve Briefe der uigurischen Hsüang-Tsang Biographie (1938). Eski Uygur yazısının bilimsel dünyaya tanıtılmasında onun katkısı benzersizdir.
Türk dili tarihinde önemli bir yeri olan Codex Cumanicus adlı eserin dili üzerine yaptığı araştırmalar da dönemin ötesinde bir filolojik yaklaşıma sahiptir. Türk dilinin tipolojik gelişimini anlamada Gabain’in sunduğu karşılaştırmalı veriler, bugün hâlâ değerini korumaktadır.
Türk Diline Katkıları: Gramerden Yazı Kültürüne
Gabain’in en çok bilinen eseri 1941 yılında yayımlanan Alttürkische Grammatik (Eski Türkçe Grameri)’dir. Bu eser, 1950’de genişletilmiş, 1974’te ise ofset baskısıyla yeniden yayımlanmıştır. Türkiye’de ise Mehmet Akalın ve Ahmet Temir tarafından 1988 yılında Türkçeye çevrilerek “Eski Türkçenin Grameri” adıyla Türk Dil Kurumu tarafından yayımlanmıştır. Bu kitap, bugün hâlâ Eski Türk dili çalışan araştırmacılar için başvuru kaynağı olmayı sürdürmektedir.
1945 yılında yayımladığı Özbekische Grammatik adlı çalışması, savaş yıllarının zor şartlarına rağmen akademik üretkenliğinden taviz vermediğini gösterir. Gabain, Özbekçe öğrenmek için bir savaş esirinden birebir ders almış ve bu dili öğrenerek gramerini kaleme almıştır.
Yazı kültürü ve matbaacılık alanında da ilklerden biri olmuştur. Die Drucke der Turfan-Sammlung (1967) adlı eseri, Uygurların erken dönem baskı teknikleri üzerine yaptığı detaylı analizleri içerir. Bu çalışmada, Uygur kalıpbaskı (blok baskı) tekniklerinin modern matbaacılığın temellerinden biri olabileceği yönünde dikkat çekici görüşler ileri sürer.
Göktürk Yazıtlarının Sessiz Sesi: Gabain ve Orhun Metinleri
Annemarie von Gabain’in bilimsel mirası çoğunlukla Uygur Budist metinleriyle ilişkilendirilse de, onun Türkoloji sahasındaki asıl öncü rolü, Göktürk Yazıtlarını okuma ve değerlendirme başarısıyla başlar. 8. yüzyılda dikilmiş olan ve Türk tarihinin yazıyla belgelenmiş ilk örnekleri olan Orhun Yazıtları, 19. yüzyıl sonlarında çözümlenmeye başlanmıştı. Ancak bu yazıtların filolojik düzlemde gramer, morfoloji ve ses bilgisi açısından değerlendirilmesi 20. yüzyılda derinlik kazanmıştır. İşte bu noktada devreye Annemarie von Gabain girer.
Gabain, Göktürkçe metinleri yalnızca anlamakla kalmamış, bu metinlerdeki ek, kök, yapım biçimleri, ses değişmeleri ve sentaktik yapılar üzerine özgün analizler ortaya koymuştur. Bu çözümlemeleri, onun 1941 yılında yayımlanan ve 20. yüzyılın en önemli Türkoloji eserlerinden biri sayılan Alttürkische Grammatik adlı yapıtına temel oluşturmuştur. Bu eser, yalnızca Uygurca metinleri değil, Göktürkçenin de morfolojik yapısını ayrıntılı biçimde inceler. Gabain, bu metinlerin yazıldığı Göktürk alfabesi, runik karakterler, yazı yönü ve harf biçimleri üzerine de teknik incelemelerde bulunmuş; yazıtların biçimsel özelliklerini dönem dilinin yapısıyla karşılaştırarak filolojik bir bütünlük kurmuştur.
Özellikle “Eski Türkçede zamir sistemleri”, “-DI geçmiş zaman eki ve kullanımı”, “Orhun Türkçesinde eklemlenme düzeni” gibi konular, Gabain’in bu yazıtlardan elde ettiği dil verileriyle şekillenmiştir. Bugün Göktürkçenin temel yapı taşlarını oluşturan birçok gramatikal çözümleme, onun bu öncü çalışmalarına dayanır.
Gabain’in Göktürk Yazıtları konusundaki katkısı, yalnızca akademik veri üretmekle sınırlı değildir. O, aynı zamanda bu yazıtların Türk tarihi ve dili açısından taşıdığı değeri uluslararası bilim camiasına anlatan ilk dilbilimcilerden biri olmuştur. Onun sayesinde Göktürk metinleri, yalnızca millî birer tarih vesikası değil, evrensel bir yazı ve düşünce sistemi örneği olarak görülmeye başlanmıştır.
Dipnot:
Annemarie von Gabain, Göktürk Yazıtları’nı anlamlandırma sürecinde yalnız değildi; onu bu kutsal metinlere götüren yol, Wilhelm Radloff’un yazıtları ilk yayımlaması ve Vilhelm Thomsen’in alfabe çözümüyle açılmıştı. Gabain, bu yazıtları yalnızca okuyan değil, dilin yapısını çözümleyen ilk kadın bilim insanı olarak, filolojik derinlik kazandırdı. Özellikle Reşid Rahmeti Arat ve Talât Tekin gibi çağdaşlarıyla birlikte, Türkçenin bu en eski anıtlarını yalnızca tarihsel bir belge değil, dilbilimsel bir hazine olarak değerlendirmiştir. Göktürkçenin morfolojik çözümlemesinde Gabain’in katkısı, Thomsen’in alfabe çözümünden sonra gelen ikinci büyük sıçramadır.
Türkiye ile Bağları: Ankara Yılları ve TDK Onuru
Gabain’in Türkiye ile olan ilişkisi yalnızca bilimsel değil, aynı zamanda kültürel ve kişiseldi. 1935–1937 yılları arasında Atatürk’ün evlatlığı olan Afet İnan’ın davetiyle Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde misafir sinoloji profesörü olarak ders verdi. Bu dönem, Türkiye’de sinoloji ve Türkoloji çalışmalarının kurumsallaşma sürecine önemli katkılar sundu.
1957 yılında Türk Dil Kurumu’na haberleşme üyesi, 1989’da ise şeref üyesi seçildi. Cumhuriyetin 50. yıl dönümünde Türkçeye yaptığı katkılardan dolayı kendisine “Şeref Diploması” verildi. 1988 yılında Türk Dil Kurumu tarafından yayımlanan Eski Türkçenin Grameri’nin ilk Türkçe baskısını, Almanya’daki evinde Prof. Dr. Osman Fikri Sertkaya’dan teslim almış, gözleri dolarak imzalamış ve “bu kitabın Türkçeye çevrilmiş hâlini görmek, ömrümün en sevinçli anlarından biri” demiştir.
Ural-Altay Dünyasında Bir Bilim Öncüsü
Gabain, yalnızca bireysel çalışmalarıyla değil, aynı zamanda uluslararası akademik işbirlikleriyle de Türkolojinin gelişmesine büyük katkı sağladı. 1952 yılında Societas Uralo-Altaica (Ural-Altay Topluluğu)’nu kurarak Avrasya dilleri üzerine çalışan bilim insanlarını tek bir çatı altında buluşturdu. Bu topluluk, daha sonra Ural-Altaische Jahrbücher adlı dergiyi yayımlamaya başladı. Gabain, uzun yıllar boyunca derginin Altayistik kolunu yönetti, 1961–1976 yılları arasında topluluğun yönetiminde aktif rol aldı. 1979’da topluluğun onur üyesi seçildi.
Gabain’in bu tür kurumsal çabaları sayesinde Türk dili, özellikle de Eski Türkçeye dair metinler uluslararası bilimsel platformda hak ettiği yeri bulmaya başladı. Onun sayesinde birçok yabancı bilim insanı, Türk dili araştırmalarına yöneldi.
Bir Hayat, Bir Miras: Hatıralarla Maryam Apa
Gabain’in Türk meslektaşları ona sadece bir bilim insanı olarak değil, aynı zamanda bir “bilge kadın” olarak da saygı gösterdiler. Onu yakından tanıyan Osman Fikri Sertkaya, anılarında onu “Maryam Apa” olarak anmış, “Gabain bana bir gün, ‘Benim üç oğlum var. Büyük oğlum Klaus Röhrborn, ortanca oğlum Peter Zieme, küçük oğlum ise bir Türk: Osman Sertkaya’ demişti.” sözleriyle aktarmıştır.
Gabain, öğrencilerine yalnızca bilgi değil, aynı zamanda özgüven ve görev bilinci de aşılamıştır. Çalışma notlarını, müsveddelerini, hatta özel koleksiyonlarını öğrencilerine emanet edecek kadar onlara güvenir, “Türkoloji onlar için bir meslek, senin için millî bir görev” diyerek bilimsel mirasını bırakırdı.
Sonsöz: Gabain’in Ardında Bıraktığı Türkçe Sevgisi
Annemarie von Gabain, sessiz ama derin izler bırakan bir bilim insanıydı. Onun ömrü boyunca ortaya koyduğu çalışmalar, sadece Uygur metinlerini ya da Türk gramerini anlamamıza katkı sunmadı; aynı zamanda Türkçenin geçmişten geleceğe nasıl bir köprü kurduğunu da gösterdi.
Türkçeye gönül vermiş bir Alman bilim kadını olarak Gabain, hiçbir karşılık beklemeden bir ömür verdiği dilin en sadık hizmetkârlarından biri oldu. Onu yalnızca akademik yönüyle değil, kişiliğiyle de tanıyan herkes için “Maryam Apa” adı bir sevgi nişanesidir. Ardında bıraktığı eserler, bilimsel kurumlar ve öğrenciler, Türk dili için birer hazine olmaya devam ediyor.
Bu sitedeki yazı, görsel ve diğer tüm materyaller telif hakkı kapsamında olup lisansı ile korunmaktadır. TürkDili.org internet sitesi yönetiminin yazılı izni olmadan materyallerin tamamının veya bir kısmının kopyalanması, dağıtılması, başka mecralarda yayımlanması suç teşkil eder.