Menü

Türkçede Ünsüz İkizleşmesi ve Tarihî Lehçelerdeki Yansımaları

Türkçenin ses yapısı tarih boyunca pek çok değişim ve dönüşüme sahne olmuştur. Bu değişimlerin bir kısmı zamanla ölçünlü yazı diline sirayet etmiş; bir kısmı ise yalnızca ağızlar düzeyinde kalmış, yazı diline yansımadan yaşamaya devam etmiştir. Bu süreçlerin önemli bir örneği olan ünsüz ikizleşmesi, Türkçenin hem tarihî metinlerinde hem de çağdaş ağızlarında gözlemlenebilen dikkat çekici bir ses hadisesidir. Ölçünlü Türkiye Türkçesi’nde genellikle tek ünsüzle gösterilen bazı kelimelerin, ağızlarda ya da tarihî lehçelerde ikiz ünsüzlü biçimde kullanılması bu olgunun temel göstergesidir. Her ne kadar bu ikizleşmeler standart imlâda yer almasa da, sesletim düzeyinde yaşayan ve bazı yerel yazı biçimlerine yansıyan olgular olarak hâlen varlığını sürdürmektedir.

Ünsüz ikizleşmesi , bir kelime içindeki tek bir ünsüzün sesletim sırasında iki kez söylenmesi, yani uzun ünsüz hâline gelmesi olarak tanımlanabilir. Bu durum bazen anlam vurgusuna, bazen de morfolojik yapıya bağlı olarak ortaya çıkar. Genel olarak bakıldığında Türkçede kelime başında ünsüz ikizleşmesi görülmez; bu yapı daha çok kelime ortası ya da sonu gibi pozisyonlarda meydana gelir. Fonetik olarak bakıldığında, ikizleşen ünsüzlerin süresi artar, yani tek ünsüzden daha uzun süre sesletilirler. Yazı dilinde genellikle bu uzunluk gösterilmez; ancak bazı tarihî metinlerde ya da ağız derlemelerinde bu fark özellikle belirtilir.

Bu olgunun en net örneklerinden biri, bugün “eşek” olarak kullanılan kelimenin bazı Anadolu ağızlarında ve tarihî metinlerde “eşşek” biçiminde geçmesidir. Buradaki “ş” sesi, uzun süreli ve iki kez söylenir biçimdedir. Benzer şekilde “tepe” kelimesi bazı ağızlarda “teppe”; “iki” kelimesi ise “ikki” biçiminde sesletilir. Bu tür örnekler, dilin zaman içindeki doğal evriminde seslerin nasıl değişime uğradığını ve bu değişimin ağızlarda nasıl kalıcı hâle gelebildiğini göstermektedir. Bu olgu yalnızca modern ağızlarda değil, aynı zamanda Karahanlıca, Harezmce gibi tarihî yazı dillerinde de izlenebilmektedir. Bu da ünsüz ikizleşmesinin geçici ya da rastlantısal bir durum değil, Türkçede yerleşik ve süreklilik arz eden bir ses hadisesi olduğunu göstermektedir.

Türkçede ikiz ünsüzlerin varlığı özellikle Dîvânu Lügâti’t-Türk’te açık biçimde görülür. Kâşgarlı Mahmud’un bu önemli sözlüğünde “ikki” (iki), “yellüg” (rüzgâr), “essiz” (kimsesiz), “allıg” (renkli), “atlag” (süslü at) gibi pek çok örnek bulunmaktadır. Bu biçimler, Karahanlı dönemine ait söz varlığının yapısını yansıttığı gibi, o dönemin ses alışkanlıkları hakkında da önemli ipuçları vermektedir. Buradaki “ll”, “ss”, “tt”, “kk” gibi çift ünsüzler yalnızca görsel bir tekrar değil; aynı zamanda sesletim düzeyinde vurgunun ve sürekliliğin artışına da işaret eder. Dîvânu Lügâti’t-Türk, yalnızca kelimelerin anlamlarını değil; aynı zamanda bu kelimelerin telaffuz biçimlerini de yansıtan önemli bir kaynak olması bakımından ünsüz ikizleşmesi meselesine ışık tutar niteliktedir.

Bu olgunun günümüzdeki karşılıklarına bakıldığında özellikle Anadolu ağızlarında yaygın biçimde yaşadığı görülür. Türkiye’nin farklı bölgelerinde yapılan ağız derlemelerinde “eppey” (epey), “rakqam” (rakam), “ikkinci” (ikinci), “eşşek”, “tekke” gibi biçimlere sıklıkla rastlanmaktadır (Ergin, 2004; Demir, 2018). Bu kullanım biçimleri, yazı diline tamamen yerleşmemiş olsa da, konuşma dilinde kalıcılığını sürdürmektedir. Bazı araştırmacılar bu tür ikizleşmeleri konuşma dilinin doğal bir sonucu olarak değerlendirse de, aslında bu yapıların tarihî Türkçede de bulunması, onların sadece artikülasyon temelli değil, yapısal bir temele dayandığını gösterir. Bu nedenle ağız verilerinde gözlemlenen bu tür ikizleşmeler, tarihî gelişim çizgisiyle birlikte değerlendirilmelidir.

Ünsüz ikizleşmesinin ortaya çıkışında farklı etkenlerden söz edilebilir. Bunlardan biri, vurgunun yer değiştirmesi ya da vurgunun kuvvetlenmesiyle birlikte ünsüzün uzatılarak söylenmesidir. Bir başka etken, benzeşme ya da ünsüz türemesi olabilir. Örneğin “ikincisi” gibi bir kelimede, ardı ardına gelen “k” ve “i” sesleri arasında bir süre uzaması ve vurgunun artması, kelimeyi “ikkinci” biçiminde söylemeye itebilir. Özellikle çocuk dili ve hızlı konuşma gibi durumlarda bu tür türemelerin arttığı da gözlemlenmiştir. Ancak ağızlarda bu tür kullanımların kalıcılaşması ve hatta yeni türevler doğurması, artık olayın geçici bir fonetik bozulma olmadığını, sistemli bir ses değişimi olduğunu ortaya koyar.

Bu noktada tarihî Türk lehçeleri içinde özellikle Eski Uygur Türkçesi, Karakhanlı Türkçesi ve kısmen Kıpçak Türkçesi gibi dönem metinleri oldukça zengin veri sunar. Uygur metinlerinde, özellikle Budist içerikli çeviri metinlerinde, bazı ünsüzlerin iki kez yazıldığı ve kuvvetli şekilde telaffuz edildiği görülür. Bu durum yalnızca ses estetiğine değil, aynı zamanda metinlerdeki ritmik yapının korunmasına da hizmet eder. Özellikle şiirsel metinlerde, uzun ünsüzlerin daha dengeli bir ölçü oluşturduğu düşünülmektedir (Clauson, 1972).

Modern Türk lehçeleri arasında da ünsüz ikizleşmesinin yaşandığı örnekler mevcuttur. Özbek Türkçesinde “ikki” (iki), “yillik” (yıllık), “toppoq” (toprak) gibi kelimeler, çift ünsüzlü biçimleriyle yazı diline girmiştir. Bu kullanım biçimi, hem fonetik gerçekliği hem de yazı standardını birlikte yansıtır. Türkmen Türkçesinde de benzer biçimde “belli”, “göççek”, “ettiler” gibi örnekler oldukça yaygındır. Bu da Türkçenin yalnızca Anadolu’da değil, tüm lehçeleri ve yazı dilleri düzeyinde bu olguyu benimsediğini gösterir. Ancak Türkiye Türkçesi’nde yazımda bu tür çift ünsüzlerin yer alması çok sınırlıdır; yalnızca kökeni Türkçe olan bazı kelimelerde bu görülür (“hissizlik”, “affetmek”, “reddetmek” gibi), ancak bu örnekler anlam ya da yapı değişimiyle birlikte ortaya çıkan ikizleşmeler olup tarihî ikizleşmeden farklı bir yere sahiptir.

Ünsüz ikizleşmesinin başka bir yönü de yazım politikaları ve standart dil anlayışıyla ilgilidir. Cumhuriyet döneminde yürürlüğe giren yazı reformu ve dil sadeleştirme çalışmaları, bu tür fonetik farkları yazıya yansıtmaktan kaçınmıştır. Türk Dil Kurumu’nun yazım kılavuzları, ikiz ünsüzlü biçimlere yer vermez; bu tür kullanımların konuşma diliyle sınırlı olduğunu varsayar. Ancak halk arasında bu tür biçimlerin hâlâ canlı biçimde yaşadığı göz önünde bulundurulursa, yazı dili ile konuşma dili arasında önemli bir ayrım olduğu ortaya çıkar. Bu fark, ağız çalışmalarının neden önemli olduğunu da açıklar; çünkü konuşma dili, yazı dilinin dışında yaşanan pek çok dilsel özelliği koruyan bir “sözlü arşiv” işlevi görür.

Sonuç olarak, ünsüz ikizleşmesi Türkçenin hem tarihî gelişimi hem de ağız çeşitliliği açısından önemli bir ses olayını temsil eder. Bu olgu, yalnızca fonetik bir farklılık değil; aynı zamanda bir dilin iç müziğini, vurgusunu, ritmini ve ses estetiğini yansıtan bir yapıdır. “İkki”, “eşşek”, “eppey”, “allıg”, “yellüg” gibi kelimeler aracılığıyla karşımıza çıkan bu yapı, Türkçenin yalnızca konuşulan değil, hissedilen bir dil olduğunun da göstergesidir. Bu nedenle ikiz ünsüzlerin araştırılması, hem tarihî lehçelerin ses yapısının anlaşılmasına hem de günümüz ağızlarının kayıt altına alınarak karşılaştırmalı dil çalışmalarına veri sunmasına katkı sağlayacaktır.

Kaynakça

  • Clauson, G. (1972). An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish. Oxford: Clarendon Press.

  • Demir, N. (2018). Türkiye Türkçesi Ağızlarında Ünsüz İkizleşmesi. Türkbilig, 36, 25–42.

  • Ergin, M. (2004). Türk Dil Bilgisi. İstanbul: Bayrak Yayınları.

  • Kaşgarlı Mahmud. (2005). Dîvânu Lügâti’t-Türk (Haz. R. Atalay). Ankara: Türk Dil Kurumu.

  • Tekin, T. (1993). Eski Türk Yazı Dili. Ankara: Simurg Yayınları.

  • TDK (2022). Yazım Kılavuzu. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Bu sitedeki yazı, görsel ve diğer tüm materyaller telif hakkı kapsamında olup lisansı ile korunmaktadır. TürkDili.org internet sitesi yönetiminin yazılı izni olmadan materyallerin tamamının veya bir kısmının kopyalanması, dağıtılması, başka mecralarda yayımlanması suç teşkil eder.