Her dönemin kendine özgü kaygıları vardır. Kimi ahlâkın bozulduğunu söyler, kimi toplumun eski dayanışma ruhunu yitirdiğini… Kimileri ise daha derinden ve daha sarsıcı bir feryatla haykırır: “Türkçemiz elden gidiyor!” Bu haykırış, zaman zaman gazete manşetlerinde, zaman zaman sosyal medyada, bazen de televizyon ekranlarında yankılanır. Ancak bu yankıların gerisinde ne kadar bilgi, ne kadar bilim, ne kadar tarih bilinci vardır? İşte bu yazıda tam da bu soruların peşine düşeceğiz.
Türkçemiz elden gidiyor mu gerçekten? Yani Türk dili, üzerine titrediğimiz, bin yıllar boyunca imparatorluklara ve kıtalara hükmetmiş olan bu ulu dil, birkaç yabancı kelimeyle yok mu olacak? Modern çağın getirdiği hız, teknoloji, küreselleşme gibi dinamikler, Türkçeyi silip süpürecek bir kasırgaya mı dönüşmüştür? Yoksa bu feryatların çoğu, abartılı bir nostaljiyle süslenmiş, gerçekle bağı zayıf kaygıların ürünü müdür?
Bu tür tartışmalarda genellikle duygular ağır basar. Ancak bir dili anlamanın, onun değişimlerini değerlendirmenin ve geleceğini öngörmenin yolu soğukkanlılıktan ve sağlam örneklerden geçer. Bu nedenle, önce bazı kavramları netleştirmekle işe başlayalım.
Dil, Değişir: Bu Bir Sorun Değil, Kaçınılmaz Gerçektir
Her şeyden önce şunu kabul etmek gerekir: Dil yaşayan bir varlıktır. Her yaşayan varlık gibi doğar, gelişir, değişir. Bu değişim bazen yavaş yavaş olur, bazen toplumsal sarsıntılarla hızlanır. Ama hiçbir dil, durağan değildir. Diller, zamana ve toplumlara ayak uydurarak varlıklarını sürdürür. Eğer bir dil, kendini değişime kapatırsa, o zaman gerçekten yok olmaya başlar.
Tarih boyunca Türkçe de birçok değişime uğramıştır. Göktürk Yazıtları’ndaki Türkçeyle Dede Korkut dili aynı değildir. Dede Korkut’taki dil ile Tanzimat devrinin Osmanlı Türkçesi de bambaşkadır. Hatta yüz yıl öncenin Türkçesi ile bugünün sokak dili, edebiyat dili ya da akademik dili arasında da büyük farklar vardır. Ancak bu farklar, Türkçenin zayıfladığını değil, yaşadığını gösterir.
Dillerin değişmesi, onların bozulduğu anlamına gelmez. Bir dilin “bozulması”ndan söz edebilmek için onun artık iletişim kuramaz hâle gelmesi, anlam karmaşası doğurması gerekir. Oysa bugün Türkçe ile her türlü bilimsel metin yazılabiliyor, sanatsal ürün üretilebiliyor, yasal düzenlemeler yapılabiliyor. Her gün milyonlarca insan Türkçeyle düşünüyor, seviniyor, öfkeleniyor, hayal kuruyor. Türkçe işliyor, çalışıyor, üretiyor. Bu, dilin canlılığının en büyük göstergesidir.
Yabancı Kelimeler Dili Yok Eder mi?
“Dilimiz elden gidiyor” yaygarasının başlıca dayanaklarından biri, Türkçeye giren yabancı kelimelerdir. “Kafe”, “check-in”, “feedback”, “download”, “meeting”, “deadline”, “story”, “influencer”, “trend” gibi kelimeler günlük hayatta çokça karşımıza çıkıyor. Özellikle sosyal medya ve reklam dili, İngilizce kökenli kelimelere açık bir alan olmuş durumda. Peki bu durum gerçekten Türkçeyi tehdit ediyor mu?
Tarih boyunca Türkçeye giren yabancı kelimeleri incelediğimizde bu tür kaygıların yeni olmadığını görürüz. Arapça ve Farsça kökenli binlerce kelime, yüzyıllar boyunca Türkçede kullanılmıştır: “mektep”, “kalem”, “kitap”, “hâlâ”, “mektup”, “gönül”, “aşk”, “sümbül”, “bahar”… Bugün bu kelimelerin hiçbiri bize yabancı gelmez, hatta çoğu en saf Türkçeymiş gibi algılanır. Oysa onlar da bir zamanlar Türkçeye “yabancı” olarak girmişti.
Aynı şekilde Fransızca kökenli kelimeler de Osmanlı’nın son döneminden Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar Türkçeye dalga dalga akmıştır: “pantolon”, “bluz”, “jüpon”, “asansör”, “otobüs”, “şoför”, “garson”, “restoran”, “balkon”, “parfüm”, “rezervasyon”… Bu kelimeler de zamanla Türkçeleşmiş, halk tarafından benimsenmiş, gerekirse yapım ekleriyle türetilerek dilin bir parçası hâline gelmiştir: şoförlük, rezervasyonlu, parfümlenmek gibi.
Günümüzde İngilizce kökenli kelimelerin artışı, küreselleşmenin ve teknolojik gelişmelerin doğal bir sonucudur. Örneğin bilgisayar alanında “mouse”, “browser”, “link”, “upload”, “cloud”, “server” gibi terimlerin çoğu İngilizce kaynaklıdır. Ancak bu durum sadece Türkçeye özgü değildir. Almanca da İngilizceden etkilenmektedir, Fransızca da, İspanyolca da… Örneğin Almanca konuşanlar “Computer”, “Smartphone”, “Update”, “Download” gibi kelimeleri rahatlıkla kullanır. Fransızlar bile, resmi dillerine çok düşkün olmalarına rağmen “le weekend”, “le wifi”, “le smartphone” gibi İngilizce kökenli sözcükleri kullanmaktan geri durmaz.
Kısacası, yabancı kökenli kelimelerin dile girmesi, dilin yok olması anlamına gelmez. Asıl mesele, bu kelimelerin dile nasıl entegre edildiğidir.
Sonraki yazılara buradan ulaşabilirsiniz
Türkçe “Turkche”leşiyor mu? (2. Bölüm)
Türkçe “Turkche”leşiyor mu? (3. Bölüm)
Bu sitedeki yazı, görsel ve diğer tüm materyaller telif hakkı kapsamında olup lisansı ile korunmaktadır. TürkDili.org internet sitesi yönetiminin yazılı izni olmadan materyallerin tamamının veya bir kısmının kopyalanması, dağıtılması, başka mecralarda yayımlanması suç teşkil eder.